Kitabın Adı: Totem ve Tabu
Kitabın Türü: Psikoloji
Yazarı: Dr. Sigmund Freud
Yayınevi: Say Yayınları
Sayfa Sayısı: 229
Baskı Yılı: 2014
TANITIM BÜLTENİ
Freud'a göre
ilkel insan bizim çağdaşımız sayılır. Tarihöncesi çağlardaki insanların
geçirdiği evreler, gündelik yaşamlar, sanatları, oluşturdukları söylenceler ve
mitlerde gelişim sürecimizin önceki basamakları hakkında ciddi izlere rastlar,
onlarda kendimize benzerlikler buluruz. Bugün bazı topluluklarda izlerine
rastlansa da Freud'un deyimiyle dinsel-sosyal bir
kurum olan totemizmin etkilerinin azalmasına karşılık, tabu konusu farklı
biçimlere bürünerek de olsa azımsanmayacak derecede yakınımızda durur. Freud'un
eserini kaleme alırken belirttiği gibi Totem ve Tabu, bu alanda ele alınan ilk
ciddi çalışma olmasının yanı sıra, psikanalizin bakışı açısı ve
bulgulamalarıyla toplum psikolojisinin kemikleşmiş sorunlarına yönelik bir
çözümleme denemesi; etnologlar, filologlar, folklorcular ve psikanalistler için
kendi ilgi alanlarıyla bağlantı kurabilecekleri bir köprü inşasıdır.
KİTABIN YORUMU
Sevgili arkadaşlar öncelikle şunu belirtmeliyim
Freud’un kuramlarını okuduktan sonra bu eseri okumalısınız. Çünkü doktor
yapılan antropolik ve sosyolojik araştırmaları kendi kuramı çerçevesinde izah
etmiş. Konuya vakıf olabilmeniz için kuramlarını bilmek önem arz ediyor. Totem;
canlı cansız kutsal sayılan varlıklara, tabu ise; kutsal sayılan bu varlıklarla
ilgili geliştirilen tüm argümanların kullanımının yasak olmasına deniyor. Peki,
ilkel kabilelerde bir şey neden totem sayılır ve neden tabular gelişiyor? İşte doktorun
değindiği konu burası! Doğa içerisinde yaşayan ilkeller korktukları hayvanları
öldürerek kendilerine bir güç elde ettiklerine inanıyorlar. Ardından o
hayvandan bir parça örneğin; dişi gibi alarak kendilerinden güçlü bir varlığın
ruhuna (gücüne) sahip olduklarını kabul ediyorlar. Eğer bu hayvan bir aslansa
kendilerine aslanı totem olarak seçiyorlar ve soylarının ondan geldiğine kanaat
getiriyorlar. Böyle bir kabulden sonra aslan toteminde olan erkek ve kadınların
birbiriyle cinsel ilişki kurmaları da yasaklanıyor. Bu toplumsal yapılanmaya
animistik (doğada insan ruhuna
az çok benzer ruhlar bulunduğunu kabul eden görüş) yapılanma deniyor. Doktor bahsettiğim süreci Hristiyanlık üzerinden örneklerle
anlatarak aslında sahip olunan din olgusunun bir kurmaca olduğunu söylüyor. Ve
insanların inanış ve yaşayış modelinin bir dönem animist, bir dönem dinsel, bir
dönemse bilimsel olacağını da ekliyor. Freud’un işleyiş yani sünnetullah
üzerine yaptığı tespitler isabetli sadece dinin çok daha somut ve mekanik
olduğunu düşünüyor. Benim eleştireceğim kısım inancı somut olarak
değerlendirmesi. Evet, inancımız somut ritüelleri var. Ama yaratılmış bir
varlık olarak bu ritüelleri yapmasak bile bir şeylere inanma ihtiyacı
içerisindeyiz. Yani inançla birlikte gelen dini bir yaşayış modeli olarak
açıklamak yetersiz kalıyor. Eh tabi doktorun yaşadığı dönemi ve toplumu
düşünürsek onun açısından böyle tespitlerde bulunması daha doğal. Çünkü
ritüellerin dolu olduğu katı bir Yahudi inancında büyümüş. Ritüellerin
sonuncunda gelen tabulara karşı çıkması onun açısından mantıklı. Ben ilkel
kabilelerle ilgili yapılan araştırmalarda şunu da görüyorum; ne kadar ilkel
olursa olsun, toplu halde yaşarken kendilerine totem seçtikten sonra kendi
toteminde olan kadınlarla ilişkide bulunmuyorlar. Sonuçta burada ilahi bir
kaynak yok ama yaratıcının koyduğu bir fıtrat var. Ve o her şekilde işliyor.
Son olarak okumak isteyenler araştırma yaparak okurlarsa iyi olur. Çünkü
felsefi derinlikte de var.
0 yorum:
Yorum Gönder