KÜNYE
Kitabın Adı: Hayalevi Kralları, Karanlık Gölgeler Evi 1
Kitabın Türü: Korku, Gerilim ve Fantastik
Yazarı: Robert Liparulo
Yayınevi: Martı Yayınları
Sayfa Sayısı: 296
Baskı Yılı: 2012
TANITIM BÜLTENİ
Küçük bir kasabaya taşınan King ailesi, onları
bekleyen tehlikelerden tamamen habersizdir. Uzun zaman önce terk edilmiş bir
eve yerleşmeleri, ailenin meraklı oğlu Xander ile kardeşi David'i harekete
geçirir. Bu gizemli mekânı keşfe çıkan iki kardeş, yan yana kapıların dizili
olduğu gizli bir hole ulaştıklarında kendilerini tahmin etmedikleri bir
maceranın içinde bulurlar. Kapıların ardındaki her oda, onları evden
uzaklaştırarak bambaşka zamanlara götürmektedir. Fakat aynı şey, o dünyalara
ait olanlar için de geçerlidir; bu kapılar sayesinde onlar da eve
girebilmektedir.
Gizemli ve bilinmeyen diyarlardan gelen bir saldırganın,
Xander ile David'in annesini kaçırmasıyla ortalık iyice karışır. Annelerini
bulmak için her türlü tehlikeyi göze alan çocuklar, kendilerini zamanın
ötesindeki ürkütücü ve bir o kadar da büyüleyici yerlerde bulurlar. Asıl macera
şimdi başlayacaktır…
Robert Liparulo, tüm dünyada büyük yankı uyandıran 6 kitaplık
"Hayalevi Kralları" serisinin ilk kitabı Karanlık Gölgeler Evi ile
sizleri belirsizliklerle dolu, heyecanlı bir maceraya sürüklüyor. Bu kitabı
okuduktan sonra serinin bir sonraki kitabı için sabırsızlanacaksınız...
KİTABIN YORUMU
Biterken...
Arkadaşlar babanız
okul müdürü ve esrarengiz bir kasabadaki okula tayin edildi. Üstüne üstlük
fazla paranız yok. Kasabada dolaşıp en uygun evi bulmaya çalışıyorsunuz.
İnternetten temin ettiğiniz bir listeyle kiralık evleri tek tek dolaşıyorsunuz.
Ormanlık bir araziden geçerken sisinde etkisiyle babanız yolları karıştırıyor
ve listede adı geçmeyen, mimarisi viktorya dönemi, eski bir evle
karşılaşıyorsunuz. Araştırıyorsunuz ki tesadüfen geldiğiniz bu evde kiralıkmış.
İşte Xander, David ve Toria'nın babası da evin eski ve ucuz olması hasebiyle
kiralıyorlar. Terası katıyla beraber üç katlı kocaman bir ev, pek çok odası
olduğu gibi hizmetli odaları bile var. Okurken Xander ve David ile evin bütün
odalarını gezmek heyecanlıydı. Üstüne birde evin eski hikâyesiyse hem biraz
klasik hem de biraz ürkütücüydü. King ailesinden önce bu eski eve iki çocuklu
bir aile taşınır. İddiaya göre evin etkisiyle birlikte baba cinnet geçirir,
evvela karısını sonra da çocuklarını da öldürerek kayıplara karışır. O günden
sonra da hiç kimse bu eve taşınmak istemez ta ki, King ailesi gelene kadar.
Romanın ilk
sayfalarında yoğun bir şekilde korku romanı havası vardı. On beş yaşındaki
Xander ve on iki yaşındaki David'in birbirleri korkutmalarıysa evin gizemini
ilgi çekici kıldı. Bilmiyorum siz takılıyor musunuz arkadaşlar, ben karakterler
küçük olunca hele de yetişkinlerin bile zor anlamlandırdığı şeyleri
yaptıklarını okuyunca biraz yavan buluyorum. Bu romanda da var biraz. Ama öyle
göze batmıyor. Özellikle de Xander ve David'in merakından içine girdikleri nevresim
dolabından değil de başlayacakları okulun dolabından çıkmaları çok keyifliydi.
Malum yolculukları severim ben, böyle mekânda ya da zamanda olunca okurken
büyük bir keyif alıyorum. Birde nevresim dolabının aradından Xander ve David'in
teras kattaki gizemli bir duvarın arkasında karşılaştıkları birden fazla oda ve
Xander'in Roma dönemine ait kıyafetlerin bulunduğu odaya girip zırh ve miğferi
giydiği gibi kapının onu çekmesiyle birlikte kendini gladyatör arenasında
bulması şaşırtıcıydı. Peki, sonrasında bu şaşırtıcılık devam ediyor mu,
derseniz. Evet, lakin üzücü bir şekilde. Nasıl kendileri o kapılardan yani
geçitlerden geçebiliyorsa o geçitlerden gelen nerdeyse iki metre boyunca iri
yarı, kel bir adamda geçebiliyor. Öyle ki, bir gece resmen evi taruman ederek
çocukların annelerini kaçırıp geçitten girerek gözden kayboluyor. Ne babaları
ne Xander ne de David hiçbir şey yapamıyorlar. Çaresizlik ellerini kollarını
bağlıyor. Birinci kitabın sonunda önemli bir hususta açığa çıkıyor. Onu isterseniz
açıklamayayım. Kim bilir okursunuz belki ;)
Alıntı:
David yerde derin
nefesler alarak yatmaya devam etti.
“Şaka yapıyorum,”
dedi. “Yine de aptalsın.”
“Beni kurtardığın
için teşekkürler. Ne kadarını gördün?” dedi David.
0 yorum:
Yorum Gönder